NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
وَقُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
وَيَزِيدُ
بْنُ خَالِدِ
بْنِ
مَوْهَبٍ
الرَّمْلِيُّ
بِمَعْنَاهُ
أَنَّ
اللَّيْثَ
حَدَّثَهُمْ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي مُلَيْكَةَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي نَهِيكٍ
عَنْ سَعْدِ
بْنِ أَبِي
وَقَّاصٍ وَقَالَ
يَزِيدُ عَنْ
ابْنِ أَبِي
مُلَيْكَةَ عَنْ
سَعِيدِ بْنِ
أَبِي
سَعِيدٍ
وَقَالَ قُتَيْبَةُ
هُوَ فِي
كِتَابِي
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ أَبِي سَعِيدٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَيْسَ مِنَّا
مَنْ لَمْ
يَتَغَنَّ
بِالْقُرْآنِ
Said b. Ebî Said'den -veya
Said b. Ebi Vakkas'tan- Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir:
"Kur'an-ı Kerim'i
ahenkle okumayan bizden değildir."
İzah:
Buhari, tevhid; Dârimi,
salat, fedailu'l-Kur'an; Ahmed b. Hanbel, 1, 172, 175, 179.
Bu hadis-i şerif musannif
Ebû Dâvûd, Ebu'l-Velid et- Taylâlisî, Kuteybe b. Said ve Yezid b. Halid
adlarındaki üç ayrı üstaddan duymuştur. Bunların rivayet ettikleri hadisler
ifade yönünden bazı farklılıklar gösteriyorlarsa da mânâ itibariyle aynıdırlar.
Bu üstadların hadisi rivayet ederken saydıkları isimler arasında bazı
farklılıklar görülmektedir. Hadis metninde işaret edilen bu farklılıkların
hulâsası şudur:
Ebû Velîd et-Tayalîsî
hadisi İbn Ebî Müleyke, İbn Ebî Nehiyk, Sa'd İbn Ebî Vakkas senediyle; Kuteybe
b. Said ve Yezid b. Hâlid ise, İbn Ebî Müleyke, Said b. Ebi Said el-Makbürî
senediyle Resulüllah'dan merfu olarak rivayet etmişlerdir. el-Askalanî,
Ebu'l-Velid et-Tayalisfnin rivayetinin doğru olduğunu söyler.
Kuteybe ve Yezid'in
rivayetlerinin sabit olduğu kabul edildiği takdirde, hadise Mürsel ve m un kat
i demek gerekir. Çünkü Said b. Ebî Said, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e yetişememiş
Abdullah b. Ebî Müleyke de Ubeydullah b. Ebî Nehiyk'i atlayarak Said b. Ebî
Said'i zikretmiştir. Nitekim Tahâvî'nin Müşkilü'I-Asar'daki rivayeti...
Abdullah b. Ubeydullah b. Ebî Müleyke, Abdullah b. Ebî Nehiyk, Said b. Ebi
Said senediyle Hz. Peygamber'e varmaktadır.
Hadis-i şerifte Hz.
Peygamber (s.a.v.) Kur'an-ı Kerim okurken, "tegannî yapmayan bizden
değildir" buyurmuştur. Bundan maksat, "bizim yolumuzda gidenlerden
bizim sünnetimizi izleyenlerden değildir" demektir. Çünkü bu söz, ilk
bakışta Kur'an okurken tegannî yapmayanın islâm dairesi dışına çıktığını
gösterir ki, bu mümkün değildir. Kur'an okuyan bir kimse tegannî yapmasa günahkâr
olmaz, öyleyse "bizden değildir" sözünü yukarıda ifade ettiğimiz
şekilde anlamamız gerekir.
"Tegannî
yapmak" tan maksadmne olduğunda çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Bunlardan bazılarım şöylece sıralayabiliriz:
a. Sesi güzelleştirmek,
b. Kur'an-ı Kcrim'den
başka şeye ihtiyaç duymamak,
c. Kur'an lâfızlarını
tecvid ve tertile riâyet ederek açık okumak,
d. Kur'an'ı açıktan
okumak,
e. Allah'tan korkarak
ve kalbini Allah'a vererek okumak,
f. Kur'an okumak
suretiyle gam ve kederleri üzerlerinden atmak,
g. Kur'an okurken hüzün
duymak...
Tegannîye bunlardan
başka mânâlar verenler de olmuştur. Ancak bunlar içerisinde kabule şâyân olanı
birinci maddede zikredilendir. Fakat bu harflerin aslî hüviyetine bir zarar
vermemekle ve lahn'e kaçmayacak şekilde okumakla kayıtlıdır.
Hadisin zahirine göre
Kur'an-ı Kerim'i sesi güzelleştirerek okumak müstehabtır. Nevevî'nin ifâdesine
göre bütün âlimler bunda müttefiktirler. Sesi güzel olmayan yapabildiği
kadarıyla sesini güzelleştirmeye çalışmalıdır.
Nağme yapmak bir takım
makamlar tatbik etmek, imam Malik ve birçok âlimlere göre mekruhtur. Çünkü bu
Kur'an-ı Kerim'i okumayı huşu, hudû ve düşünme olan asıl maksadından
uzaklaştırıp bir musikî havasına büründürür.
İmam Ebu Hanife ve
seleften bir grub, makamın kalbi yumuşatacağını, gönülleri onu dinlemeye sevk
edeceğini gözönüne alarak ve esas itibariyle bu konudaki hadis-i şeriflere
dayanarak Kur'an okurken makam yapmanın caiz olduğunu söylemişlerdir.
Fethü'I-Bâri'de makamla
Kur'an okuma konusunda eski âlimlerden farklı nakiller yapıldığı kimilerine
göre haram, kimilerine göre mekruh, diğer bazılarına göre de caiz olduğu
isimler verilerek bildirilmektedir.
Bu ihtilaf harflerin
tam yerlerinden çıkartılması, tecvîde riâyet edilmesi suretiyle harflerin
özelliklerinden bir şey kaybedilmemesi ile kayıtlıdır. Ama makam veya nağme,
harflerin aslî hüviyetlerini kaybetmeye sebep olacaksa bu, ittifakla haramdır.
Buna göre Kurra'nm
tesbit ettiği esaslardan çıkılarak bilhassa zamanımızdaki bazı okuyucuların yaptıkları
gibi, harfleri kaybetmek, çekilmeyecek yerlerde haddinden fazla çekmek,
dinleyenleri Kur'an-ı Kerim'den uzaklaştırıp ses ve nağmenin cazibesine
kapılmasına sebeb olacak şekildeki okumak caiz değildir. Beyhakî'nin
Şuabu'l-İman'da Huzeyfe (r.a.)'den yaptığı bir rivayette Resulullah (s.a.v.)'m
şöyle buyurduğu belirtilmektedir: "Kur'an-ı Kerim i Arab nağmeleri ve
sesleriyle okuyunuz” aşıkların ve ehl-i kitabın makamlarından sakınınız.
Benden sonra bir grub gelecek Kur'an-ı Kerim okurken şarkıcıların ve ölüye
ağlayanların yaptıkları gibi nağmeler yapacaklar. Kur'an-ı Kerim onların
ümüklerinden aşağı inmez. Onların ve onların hâlini beğenenlerin kalbleri
örtülmüş (mühürlenmiş)tür."
İbn Kesir'in sanki bu
hadis-i şerhedermiş gibi söylediği şu sözler, bu konuda söylenecek son sözdür.
"Şer'an istenilen, dinleyenleri Kur'an'ı düşünmeye, anlamaya, boyun
eğmeye ve itaate sebeb olacak şekilde sesi güzelleştirmektir. Ama musikî
kanunlarına, eğlence havalarına benzeyen nağmeler haramdır. Kur'an-ı Kerim
bundan çok daha yüce ve münezzehtir."